Yeşildi dünyam, maviydi.. birde kahverengiydi… Beni bir ürkek ceylanlar tanırdı, birde çingene serçeler… Yalnız kuşların sesi gelirken kulağıma, birde kavak yapraklarının… Sen; Durgunluğuma düştün… ve büyüdün içimde büyüdün, büyüdün; Sudaki halkalar gibi. Yeşildi dünyam, maviydi… Bir de kahverengiydi; Sen, bana düştüğünde!.. Bakışların, kendi ortasından büyüyen sıcak halkalar gibi iç içe yayıldı içimde… Hoşgeldin, dedim. Hoşgeldin sıcağım. Hoşgeldin salıncağım! Ve savruldu başım uzun bir iple dalına bağlanmış gibi.. Savruldum; Senden sana doğru! Beni, sadece ürkek ceylanlar tanırken birde çingene serçeler… Ve ben, yalnız kuşlarla, kavak yapraklarının sesini tanırken… Sen; Durgunluğuma düştün… Ve büyüdün içimde büyüdün, büyüdün; sudaki halkalar gibi. Sen; Sessizliğime düştün… Sen; Kimsesizliğime düştün… Belki de onun için böyle büyüdün içimde; Sudaki halkalar gibi!
Seninle paylaşmak bir sabahı Gülümsemek senli anları düşündüğümde Garip bakışlara göz kırpıp Kucaklamak seni.. Kendimden geçsem Düşsem ne çıkar..? Saçlarının karasına karışsam Anlattığın masalların prensesi sayılsam Kollarında derin derin uyusam Erisem ne çıkar..? Tüm bedenimle kapıldığım Ruhuma akıttığım İçimden taşırdığım Bu saatten sonra Ölsem ne çıkar..?